Tarihteki Olağanüstü Kuşatmalar I Bölüm 1

Makedonya'dan Hindistan'a kadar fetihler yapmış büyük kumandan olan İskender'in, Sur şehrini kuşatırken kullandığı taktikler...


Savaşı anlatmadan önce Büyük İskender’in kim olduğundan bahsetmemiz gerekir. Kendisi Makedonya Kralı II. Philip’in oğlu ve varisi, ünlü filozof Aristo’nun öğrencisidir. Bir darbe ile babasının tahtına oturmuş, iç karışıklıkları hızlı bir biçimde bastırarak devletin kontrolünü ele geçirmiştir. Bu olayın akabinde Pers İmparatorluğu’na sefer hazırlıklarına başlamıştır. Kendisi “Yunanistan’ın lideri” unvanını aldı ve MÖ 332 yılında savaş başladı. Pers İmparatorluğu üzerine olan sefer 10 yıl sürdü ve kesin zaferle sonuçlandı. Ele aldığımız kuşatma olan Sur Kuşatması da yalnızca 2 yıl sonra gerçekleşti.

Anadolu'da ilk kez Granikos Savaşı'nda karşılaşan iki ordudan yalnızca biri galibiyetle ayrıldı ve bu ordu Büyük İskender'e aitti. Bu olayın ardından bir dizi daha kara savaşı yaşandı ancak hepsi İskender tarafından kazanıldı. Her ne kadar kara muharebelerinde üstünlük Yunanlara ait olsa da denizde işler istedikleri gibi gitmiyordu. Bunun en büyük nedeni ise Perslilerin Fenikelilerle olan antlaşmalarıydı. Denizde üstünlükleri çok açıktı ve bu onlara büyük bir lojistik üstünlük sağlamaktaydı. Aynı zamanda her an arkalarına çıkarma yapıp ana vatanlarını tehlikeye atmaktaydı. Bu durum üzerine İskender, Fenike kolonilerini ele geçirmek için bugünkü Suriye topraklarına girdi.

Çoğu şehir fazla direnmeden teslim oldu ancak Sur şehri bunlardan biri değildi; buradaki kuşatma 7 ay sürdü. Bunun en büyük nedeni resimde de görüldüğü gibi Sur şehrinin iki kısımdan oluşmasıydı. Bu şehirler, ana karada bulunan Eski Sur şehri ve denizde olan Yeni Sur şehriydi.

Yeni Sur şehrinin ana karaya olan uzaklığı 700 metreydi. Bu durumsa kuşatmayı büyük bir zorluğa sokuyordu çünkü İskender'in Pers donanmasını yenecek güçte bir donanması yoktu. Bunun yanı sıra liman şehrini koruyan kalın duvarlar ve paralı askerler de durumu hiç kolaylaştırmıyordu.

Şehir sınırları içerisinde bulunan birçok kadın ve çocuk da Kartaca'daki diğer Fenike kolonilerine gönderilmişti. Böylelikle şehirde olası bir açlık sorununun da önüne geçilmiş oldu.

Savaştan önce Yeni Sur şehrinden gelen bir elçi ile İskender arasında barış görüşmeleri yapıldı. Standart şartların yanı sıra şehirdeki katedralde Herkül'e adak adanmasını ve kurbanlar verilmesini istedi. Ancak şehir, bu isteklerini yerine getirmek istemeyince İskender son kez bir elçi yolladı. Gönderilen elçi, şehirliler tarafından öldürülüp bedeni denize atılınca savaş kaçınılmaz olmuştu.

İlk olarak Eski Sur şehrini ele geçirdi, böylelikle karadan herhangi bir yardım alamayacaklardı. Şimdi aklınıza şu soru takılmış olabilir: İskender bir adayı, düşmanlarından daha az gemiye sahipken nasıl kuşatacaktı? İşte burada İskender'in dehası kendini ön plana çıkartıyordu! Ada aslında ana karadan tamamen kopuk değildi. Doğal bir köprü ile adaya ulaşmak mümkündü ancak yılın o zamanlarında köprü denizin 2-2.50 metre altında bulunuyordu. Yani buradan yapılacak doğrudan bir saldırı imkansızdı. Sur halkı ve paralı askerler şehrin ele geçirilemez olduğunu düşünüyordu ancak İskender planını çoktan sahnelemeye başlamıştı.

İlk olarak Eski Sur şehrini yağmaladı. Bu hareket planın en önemli parçasıydı çünkü yağmalanan evlerin molozlarını kullanarak doğal köprüyü yükseltmek amacındaydı. Eğer köprüyü yeterince yükseltebilirse kuşatmayı kazanacağını biliyordu. Başlarda köprünün yapımı iyi gidiyordu hatta Makedon mancılıkları şehir duvarlarına saldıracak kadar yaklaşmışlardı. Ancak şehre yaklaştıkta inşaatçılar daha çok hafriyata ihtiyaç duydular çünkü su derinleşmeye başlamıştı.

Bunun yanı sıra savunmacıların menzilli saldırıları da olayı hiç kolaylaştırmıyordu. İskender hemen kuşatma kaleleri yapılmasını emretti. Bu kuleler savunmacıları oyalarken inşaatçılar da kendi işlerini halledecekti. Bu hamleyi gören Azemilcus -Sur şehrinin komutanı- inisiyatif alarak gemilerle saldırmayı emretti. Eski gemilerden biri yanıcı maddelerle doldurulup kuşatma kulelerinin üstüne gönderildi ve ateşe verildi. Bunun ardından çıkan yangında askerler panikle kaçmaya çalışırken üstüne Pers donanmasının saldırısına uğradılar ve bu duruma sinirlenen İskender, kendi hamlesi oynadı: Köprüyü genişletmelerini ve daha fazla kule yapılmasını emretti.

Askerler, İskender'in emirlerini yerine getirmeye çalışırken o, kendine tabii olan Fenikelilerden ve Yunanistan'dan gemiler talep etti. Bu isteği karşılıksız kalmamıştı; hem Fenikeliler hem de Yunanlılar ellerindeki gemileri İskender'in komutasına vermişlerdi. Böylelikle İskender'in emrindeki donanma 100 parçaya ulaşmıştı. Tüm bu olayların ışığında Kıbrıs Kralı da emrindeki 120 gemisini yollayarak İskender'in donanma gücünü 220 parçaya çıkarmıştı. Artık donanması olan İskender, köprü yapımını kolaylıkla devam ettirebilirdi.

Köprünün üstündeki baskıyı azaltmak için limanlar abluka altına alındı ve şehir, gemilerdeki mancılıklar aracılığı ile bombardımana tutuldu. Her ne kadar gemiler ablukayı kırmaya çalışsa da bu denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Köprüden gelen saldırılar savunmacıların direncini kıramıyordu. Bu sebepten ötürü İskender, bazı gemilerin başlarının koçbaşı gibi kullanılarak duvara saldırılması emrini verdi. Sürekli saldırı altında kalan şehir duvarlarından biri sonunda düştü, bu düşen duvar savaşın sonuna bir işaretti. İskender toplu hücum emri vererek diğer bölgelerdeki düşmanların düşen sura yardım etmelerini zorlaştırdı.

En sonunda Makedonlar şehre girdi ve yağma başladı. İskender her ne kadar tapınağa sığınanları bağışlasa da rivayet odur ki şehirdeki tüm erkeklerin katledilmesi emrini vermiş, geride kalan tüm kadın ve çocukları da köle olarak satmıştır. Pers donanmasının son kalesini ele geçirmiş ve Fenikeli tüccarların desteğini arkasına alarak büyük zenginlikler elde eden İskender'in yolculuğunu gelecekte kendi adını vereceği ve günümüzde halen varlığını koruyan İskenderiye şehrine doğru yola çıkmasında hiçbir engel yoktu.

Çok yakında bölüm 2 sizlerle!

Kaynakça

  • Benjamin Garstad. (2016). Nebuchadnezzar’s Siege of Tyre in Jerome’s “Commentary on Ezekiel.” Vigiliae Christianae, 70(2), 175.
  • Chapter 2: Persian preparations. The Persian fleet under Memnon; the Greeks. Alexander’s march over the Tauros. Occupation of Kilikia. Battle of Issos. Alexander’s manifesto. Unrest in Hellas. Siege of Tyre. Conquest of Gaza. Occupation of Egypt. (n.d.). Transactions of the American Philosophical Society, 102(PART 3), 145–183.
  • Grote, G. (1888). Second and Third Asiatic Campaigns of Alexander - Battle of Issus - Siege of Tyre. History of Greece: From the Earliest Period to the Close of the Generation Contemporary with Alexander the Great, 10, 53–123.
  • Edmund F. Bloedow, & Edmund J. Bloedow. (1994). Alexander’s Speech on the Eve of the Siege of Tyre. L’Antiquité Classique, 63, 65.

Beğendiniz mi? Paylaşmayı Unutmayın!

Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
0
Üzgün
Komik Komik
0
Komik
Tatlış Tatlış
0
Tatlış
Sinirli Sinirli
0
Sinirli
Şaşkın Şaşkın
1
Şaşkın

0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler nettebilet.com