Samuray kelime anlamı olarak hizmet etmek anlamına gelmektedir. Eski bir askeri sınıf olan samuraylar “Buşido” adı verilen ve “savaşçının yolu” denilen bir öğretiyi takip etmek zorundaydılar. Bu yolda yürüyenler ölümden korkmayan ve efendilerine son derece sadık kişiler olmalıydı. Kendi onurlarını yaşamlarından daha üstte tutan bu savaşçılar, kendi masumiyetlerini kanıtlamak için bile bir intihar yöntemi olan “hara-kiri (karın yarma)” kullanarak yaşamlarına son verebilirler.
Bu savaşçılar her ne kadar katana gibi çift elle kullanılan bir kılıçla özdeşleştirilmiş olsalar da mızrak, yay ve nagita olarak adlandırılan kılıç uçlu mızrakları da kullanmaktaydılar. Askeri bir birlik olarak hizmet ederken sayıları zamanla çoğalan bu grup, 9. yüzyılda ayrıcalıklı bir sınıf haline gelmeye başlamıştı. Savaşlarda daimyolara (federal bey) bağlılık gösteren samuraylar, bu servisleri karşılığında toprak ve mevki sahibi olmaya başlamışlardı. Özellikle Savaşan Devletler Çağı'nda (Sengoku Jidai) rolleri büyük olan samuraylar dönemlerinin en parlak zamanını yaşamaktaydılar. Ancak bu parlak zamanlar kısa sürecektir.
Portekizli kaşifler Afrika'yı dolanarak Hindistan'a, oradan Çin'e ve son olarak Japonya'ya varmıştı. Çinliler tarafından ülkelerinde istenmeyen Portekizli kaşifler ve tüccarlar, gözlerini güneşin doğduğu ülkeye çevirmişlerdi. Özellikle Güney Japonya'da etkilerini gösteren Portekizliler, hem kendi ticaretlerini yapıyor hem de Hristiyanlığı yaymaya çalışıyorlardı.
Tüm bunlar yaşanırken bir İtalyan tacir, siyahi bir kölesi ile Japonya'ya doğru yol almaya başlamıştı. Yolculuğunu Oda Klanı'nın hüküm sürdüğü topraklarda sonlandıran tüccar, prosedürlere uyarak şehre giriş yaptı. Kişisel eşyalarını kölesine taşıtan tüccar, konaklayacağı hana yolculuk ederken kalabalık gözlerini köleden alamıyordu. Vücudunun tamamı siyah olan bir insanı ilk kez gören Japon halkı, aynı zamanda kölenin boyu ve cüssesinden de etkilenmişti. Birkaç günde tüm şehirde bir söylenti haline gelen köle, klan lideri Oda Nobunaga'nın da kulağına ulaştı. Tüccarı ve kölesini görmek isteyen Nobunaga onları huzuruna çağırdı.
Kölenin mürekkebe veyahut pisliğe bulanmadığını kanıtlamak için onu orada yıkadılar. Vücudunun doğal renginin siyah olduğunu gören saray mensupları şaşkınlıklarını dile getirirken Oda Nobunaga ise köleyi satın alarak hizmetine aldı.
Bundan sonra hayatına Oda Nobunaga'nın hizmetinde devam edecek olan kölenin gerçek adı ve hatta memleketi bile bilinmiyordu. Ona Yosuke adı verildi. Kimi kaynak bu ismin gerçek adının Japonca karşılığı olduğunu söylese de bu konu hakkında elimizde somut bir delil bulunmamaktadır. Aynı zamanda bu olay herkesin samuraylık rütbesine erişebileceğini de kanıtlamıştır. Çünkü Yosuke Japon olmayan ilk samuraydı. Çoğu samuray eğitimine çocukluklarından başlamalarına karşın Yosuke'nin önceki hayatına dair pek bir şey bilmediğimizden dolayı nasıl bu kadar çabuk bu rütbeye eriştiği de bilinmemektedir. Gücünün ve boyunun ise ortalama bir Japon'dan fazla olduğu bilinen bir gerçektir.
İddialar odur ki Nobunaga, en çok güvendiği generali olan Akechi Mitsuhide tarafından ihanete uğradığında, kişiyi acılarından kurtarmak için yapılan baş kesme işini ona Yosuke'nin yaptığına inanılır. Bu olaydan sonra Nobunaga'ya ihanet edenler tarafından yakalanıp sürgün edilmiştir. Yosuke'nin orada idam edilmemesi bile ona duyulan saygıdan dolayıdır. Sürgün edildikten sonraki hayatı hakkında hiçbir şey bilinmeyen Yosuke, isimsiz ve hiçbir şeyi yokken başladığı serüvenine büyük ihtimalle Kyoto'daki bir manastırda son vermiştir.
0 Yorum