Hala Güncelliğini Koruyan 5 Roman Önerisi!

“Bir salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu.” İşte böyle başlıyor Mabel'in ağzından bu roman. Eski İstanbul'un dar sokaklarında tanışan Ada ve Tuna'nın tanıdık ama bir o kadar da yabancı hikâyesi... Buket Uzuner, Kumral Ada Mavi Tuna'da hem bir iç savaşın karanlık hikâyesini hem de iki büyüyemeyen çocuğun masum ve bir o kadar da iç ısıtan hikâyesini anlatıyor. Gözlerinizin yaşaracağı, içinizin sevgiyle dolacağı bazen de kadere sinirleneceğiniz ama Mabel ve Ada'nın elinden tutup o günlere gitmek isteyeceğiniz bir eser.

Aylin Parlak, çılgın ve idealist genç bir kadındır. Kafasına ne eserse onu yapan, eğlenceli, enerjisi yüksek birisidir aynı zamanda. “Adı: Aylin” romanında Ayşe Kulin, kuzeninin gerçek hayat öyküsünü aktarıyor okuyucuya. Amerika'da başarılı bir pskiyatrist olan Aylin ve bu yolda başına gelenler hem ilham verici hem de bir o kadar acıklıdır. Aylin'in ablasının da söylendiği gibi “Hayatta gri renkler vardır. Hiçbir şey siyah beyaz değildir.” İşte “Adı: Aylin” de tam olarak gri bir roman. Aylin'in hikâyesi, basıldığı dönemlerde birçok kadını doktor ve subay olma yolunda etkilemiştir. Siz de Aylin'in cesur dünyasında kendi yolunuzu bulabilirsiniz!

Ustam ve Ben, fil terbiyecisi Cihan'ın Anadolu topraklarında yetişmiş Mimar Sinan'a ve bu yıllarda hızla değişen dünyaya karşı bakışını anlatan bir romandır. Sanata, mimariye, bilime önem verenlerle diğer tarafta gericiliği destekleyenlerin arasındaki çatışmayı anlatır. Dönemin, kadına ve farklılıklara bakışını da yansıtır. Kitabında gizemli 16. yüzyıl tarihini hayal gücüyle birleştirip okuyucuya aktarır aynı zamanda Elif Şafak. “Yaptığın işi gönlünde hissedersen ırmaklar çağlar içinde.” Bu romanla içinizde ırmakların çağladığını hissedeceksiniz.

Angela'nın Külleri, trajikomik bir gerçek hayat hikâyesinden uyarlanmış eğlenceli bir romandır. Çok çocuklu bir ailedeki en büyük kardeş olan Frank'ın ağzından yoksulluğun ve sefaletin hikâyesini okuyoruz. “Rahipler ve rahibeler bize İsa'nın da fakir olduğunu, utanacak bir şey olmadığını söylüyorlar. Ama kendi evlerinde şaraplar, domuz etleri, yumurtalar gırla gidiyor.” Böyle eleştiriyor Frank acımasız dünyayı kendi gözünden. Bu roman ne kadar geçmişi anlatsa da günümüzün dünyasından esintileri keşfedeceksiniz.

“Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz?” bir zamanların en ünlü tiyatro eserlerindendi. Önce radyo oyunu olarak yayınlandı, çok sevilince tiyatro oyunu haline getirildi. Hatta insanlar Yaşar Yaşamaz'ı o kadar sevdi ki sinemaya kadar taşınması gündeme geldi. Aziz Nesin, bu beğeniyi Yaşar Yaşamaz'ın ağzından şöyle anlatıyor: “Nasıl hepimizde biraz Don Kişotluk varsa demek biraz da Yaşar Yaşamazlık varmış. Başıma gelenler yabancınız olsaydı sever miydiniz beni, arar mıydınız?” Eminim siz de bu eğlenceli romanla içinizdeki Yaşar Yaşamaz'ı keşfedebilirsiniz!