“Nasıl’ını anlıyorum: Neden’ini anlamıyorum.”
Asıl adı Eric Arthur Blair olan George Orwell, totalitarizme ve sosyal adaletsizliğe dayanan kendine has kara mizahı ile 20. yüzyıl İngiliz ve dünya edebiyatının önde gelen yazarları arasındadır.
Hemen hemen her kitabını bireyi ele geçiren ve onu da kendisinin bir çarkı yapmaya çalışan bir sistem üzerinde kurgulamıştır. Ama kahramanlar farkındadır ki sistemin dışında olsalar bile sisteme ihtiyaçları vardır. Aspidistra'da olduğu gibi katlanılamaz durumlarda pes edip etmemek arasında kalsa bile yine de karakterler sistemin içerisindedir. Aynı şekilde 1984'te ise önünde sonunda her şey önemini yitirerek sistemin içinde yer almak için sevdiği insanları bile gözden çıkarabilmektedir. Sistem, onun için kaçınılmaz olan bir gerçekliktir.
Eserlerinde genel olarak ana kahramanlar alt sınıftan ve orta alt sınıftan karakterlerdir. Yaşam biçimlerini ve sosyal ilişkilerini titiz bir gerçekçilikle dile getirirken insani sorunları normal hissi vererek yansıtır.
Orwell'in ilk romanı, otobiyografik olup olmadığı halen tartışma konusu olan "Paris ve Londra'da Beş Parasız"dır. Ardından "Burma Günleri ve Papazın Kızı" gelir. İlk eserlerinde ilgi toplayamamış olmasına rağmen Avrupa'da yaşayan alt sınıfın yaşadığı zorlu durumları ve çevrelerini yazarak yazım dünyasında az görünen alt sınıfa ışık tutmuştur.
Ardından 1930'lar İngilteresini yansıttığı "İspidstra" romanını yazmıştır. Edebiyatın ve resmin reklam afişlerinde ürünün ilgi çekmesi için kullanıldığı, sınıf atlama özentisi içindeki alt sınıfın statü simgesi olarak gördükleri İspidstra; kahramanımız olan Gordon sistemi reddederek ve şiirler yazarak sistem içinde dibe batma çabasını anlatır.
Dibe batmaya çalıştıkça insani değerlerin ne kadar kötüleştiğini benzersiz şekilde dile getiren Orwell, Gordon üzeriden insanın tüm beklentisinin karşılığı para olmadığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyar.
Herkesin iyi bildiği ve kült kitaplardan saydığı 1984 ve Hayvan Çiftliği; herkesin adına yapıldığı söylenen uygulamaların insani değerlerinden uzaklaştırdığını, itaatkar birer köle yapıldığını gösteren distopyanın en başarılı örneklerindendir.
Otoriter rejim, olayları saptırarak gerçeği birer propaganda olarak yansıtıldığı somut bir olguya dönüştürür. ''Dört ayak iyi, iki ayak kötü'' sözünün büyük bir ironiyle değiştirilmesi veya 1984'te rejimin, kuralların dışına çıkılmaması için yeni bir dil icat etme çabaları kitapların en iyi özetidir. Orwell'ın yaşadığı çağa bakarsak kitaplarından tüm insanlığa seslenmesi abes ve iştigal kaçmamaktadır.
Son yıllarda Hayvan Çiftliği ile ünlenip maddi durumu düzelse de yoksulluk günlerinden kalan verem hastalığından ötürü hastanelerde kalmıştır. Kimsenin duymak istemediğini dile getirirken yazdığı gibi ironik şekilde sisteme girdiği zamandan beş yıl sonra, 21 Ocak 1950'de Londra'da hayatını kaybetmiştir. Geriye on adet kitap ve sayısız makale bırakmıştır.
Bir uyarıdır yazdıkları, bir çırpınıştır. İnsanı insan yapmayan sistemin kurallarını, gerçekçiliğinden ödün vermeyerek eleştirdiği yazıları halen insanlığın sığınma durağıdır.
Kaynakça
0 Yorum